Manşet
Küçük bir bölgenin büyük ölçekli haritası yapılacaksa üzerinde
yaşadığımız yeryuvarının biçimini düzlem olarak kabul etmek yeterlidir.
Burada küçük bölge kavramı ile alanı 50 kilometrekareden küçük bölgeler
anlaşılmaktadır. Buna karşın ölçek büyükte olsa haritası ayrı ayrı
paftalar halinde yapılacak bölge 50 kilometrekareden büyük ise gerekli
haritacılık hesaplarında yerin biçiminin tanımlanmış bir elipsoit olarak
alınması zorunluluğu vardır. Yani, bu tür haritacılık çalışmalarında
yeryüzünde yapılan uzunluk ve açı ölçmelerinin bu elipsoit yüzeyinde
yapıldığı kabul edilir. Buna karşın büyük bölgelerin küçük ölçekli
haritaları yapılacaksa yerin biçiminin elipsoide göre geometrisi daha
kolay olan küre olarak alınması ve haritanın ortaya çıkması için yapılan
hesapların buna göre yürütülmesi yeterlidir.
Coğrafi Koordinat Sistemi
Yerin biçimi ister elipsoit, isterse küre kabul edilsin bu yüzeyler üzerindeki noktaların birbirlerine göre olan konumlarını belli bir sistemde tanımlamak gerekir. Bu tanım belli ise belli geometrik ya da matematik bağıntılar yardımıyla bu noktaların haritadaki konumları da belirlenebilir. Bu amaçla yer üzerinde geliştirilmiş sisteme “coğrafi koordinat sistemi” adı verilmiştir. Eğer bu sistem elipsoit üzerinde ise “elipsoidal coğrafi koordinatlar”dan, küre üzerinde ise “küresel coğrafi koordinatlar”dan söz edilir. Burada yalnızca coğrafi küresel koordinatlardan söz edilecektir.
Yerin biçimi ister elipsoit, isterse küre kabul edilsin bu yüzeyler üzerindeki noktaların birbirlerine göre olan konumlarını belli bir sistemde tanımlamak gerekir. Bu tanım belli ise belli geometrik ya da matematik bağıntılar yardımıyla bu noktaların haritadaki konumları da belirlenebilir. Bu amaçla yer üzerinde geliştirilmiş sisteme “coğrafi koordinat sistemi” adı verilmiştir. Eğer bu sistem elipsoit üzerinde ise “elipsoidal coğrafi koordinatlar”dan, küre üzerinde ise “küresel coğrafi koordinatlar”dan söz edilir. Burada yalnızca coğrafi küresel koordinatlardan söz edilecektir.
İster
küresel coğrafi koordinat sistemi, isterse elipsoidal coğrafi koordinat
sistemi olsun, her iki sistemin elemanları “enlem” ve “boylam”dır.
Enlem ve boylamı tanımlamak için yerin dönme ekseninden hareket edilir.
Bu eksen bilindiği gibi, yerkürenin kutup noktalarını birleştiren ve
dolayısıyla yerkürenin merkez noktasının üzerinde bulunduğu eksendir.
Yerkürenin bu merkez noktasından yerin dönme eksenine dik bir düzlem
geçtiği varsayılır. Bu düzlemin yerkürenin dış yüzeyi ile oluşturduğu
daireye “ekvator” ismi verilmiştir. Anılan düzleme “ekvator düzlemi” de
denilmektedir. Şüphesiz bu anlamdaki ekvatorun çapı yerkürenin çapına
eşit olur. Yerküre üzerindeki herhangi bir noktanın enlemini, ilgili
noktayı yerkürenin merkez noktası ile birleştirdiği düşünülen
doğrultunun ekvator düzlemi ile yaptığı açı (genellikle derece birimi
cinsinden) tanımlamaktadır. Enlem değerini göstermek üzere genellikle
yayınlarda, j harfi ile gösterilmektedir. Yunan alfabesine ait bir
harftir ve (fi) olarak okunmaktadır. Derece birimini göstermek üzere ise
uluslararası kabul görmüş (°) işareti kullanılmaktadır. Yerküre
üzerinde küresel coğrafi koordinatları bilinmek isten nokta kuzey yarı
kürede ise enlem (+) pozitif, güney yarı kürede ise (-) negatif değer
aldığı kabul edilmiştir. Bu durumda örneğin kuzey kutup noktasının
enlemi +90°, güney kutup noktasının ise -90° olacaktır. Buna karşın ise
tam ekvator dairesi üzerindeki yer noktalarının enlemi ise 0° dir (sıfır
derece). Türkiye topraklarının tamamı kuzey yarı kürede yer aldığından
her noktasında şüphesiz enlem pozitif değere sahiptir. Örneğin
İstanbul’da Sultanahmet meydanı civarındaki bir noktanın enlemi 41°
civarındadır.
Bu defa ekvator düzlemine paralel başka düzlemlerin yerküre yüzeyi
ile oluşturdukları çizgiler (arakesit sınırlar) düşünülür. Bu çizgiler
de şüphesiz bire dairedirler ve “paralel daire” olarak
isimlendirilmişlerdir. Aynı bir paralel daire üzerinde sonsuz sayıda
yerküresi noktası vardır bunların tümünün enlemleri aynı değeri
taşırlar. Ayrıca şüphesiz bu dairelerin tümünün çapı, ekvator çapından
daha küçüktür. Ekvatordan kutuplara doğru (kuzeye ya da güneye)
gidildikçe paralel daire çaplarının küçülme miktarı artmaktadır.
Küresel coğrafi boylamı tanımlamak için ise yerkürenin kutup
noktalarından geçen sonsuz sayıda daireler düşünülür. Dolayısıyla bu
dairelerin de çapı küre çapına ya da ekvator çapına eşittir. Böylece
oluştukları düşünülen dairelere “meridyenler”, “meridyen daireleri” ya
da “boylam daireleri” adı verilmektedir. Bu dairelerden bir tanesi
başlangıç olarak alınır. Yani başlangıç meridyeni üzerindeki tüm
noktaların boylamı sıfır olmaktadır. Örneğin şimdiye dek Kanarya
Adalarından, Paris’ten ve son olarak da Londra yakınlarındaki Greenwich
de bulunan astronomi rasathanesinin gök dürbününün merceğinin
merkezinden geçen meridyen boylamlar için başlangıç meridyeni olarak
kabul edilmiştir Osmanlılar döneminde 20. Yüzyılın başlarında da ülkenin
1:200 000 ölçekli topografik harita takımlarının yapılmasında ise
Ayasofya Müzesinin Minaresinin aleminden geçen meridyen başlangıç
meridyeni olarak kabul edilmiştir.
Yerküre üzerinde herhangi bir noktadan geçen meridyenin ve başlangıç
meridyeninin herhangi bir paralel daire (örneğin ekvator) ile kesişme
noktalarının, ilgili paralel dairenin merkezi ile birleştirildiği
varsayılır. Paralel daire merkezlerinin yerkürenin dönme ekseni üzerinde
olacakları açıktır. Böylece oluşan doğrular arasında kalan açı ise,
ilgili noktanın “boylamı” olarak adlandırılmıştır. Boylam değerini
göstermek üzere genellikle yayınlarda l harfi ile gösterilmektedir.
Yunan alfabesine ait bir harftir ve (lamda) olarak okunmaktadır. Aynı
meridyen üzerindeki tüm noktalat şüphesiz aynı boylam değerine
sahiptirler. Örneğin İstanbul Sultanahmet Meydanı yaklaşık 29° lik bir
boylama sahiptir (Greenwich meridyeninin boylam değeri sıfır ya da
başlangıç meridyeni olarak alındığında).
Boylamlar başlangıç meridyeninden itibaren doğu yönünde ve batı
yönünde artarlar. Dolayısıyla 180° Doğu ve 180° Batı boylamına sahip
meridyenler aynı meridyendirler. Bu meridyen tarih değişim meridyeni
olarak kullanılır. Yani 180° meridyeninde saat gece yarısı 0:00 da hemen
batısında örneğin 3 haziran günü başlarken hemen doğusunda 2 haziran
günü biraz daha önce başlamış olur. Tarih değişim meridyeninin bu
özelliğinden, bazı önemli günleri iki kez yaşamak isteyen insanlar
yararlanmaktadır. Örneğin tarih değişim çizgisinden (bu çizgi, ülkelerin
yerküre üzerindeki toprak dağılımları nedeniyle 180° meridyeninden bazı
sapmalar göstermektedir) 2 saat batıda olan Avustralya’nın Canberra
şehrinde 2000 yılına girişi kutlayan bir kişi, doğu yönünde uçarak havai
adalarında 2000 yılın girişi ikinci kez kutlayabilir. Bunun nedeni
Havai Adalarına aynı günün aynı saatinin Canberra’ya göre 20 saat geç
gelmesidir.
Elipsoit parametreleri (küçük ve büyük eksen yarı uzunlukları)
değiştikçe yer üzerindeki aynı bir noktanın elipsoidal coğrafi
koordinatları az değiştiği halde, bir noktanın küresel coğrafi
koordinatları yerkürenin kabul edilen yarıçap uzunluğuna bağlı değildir,
yani coğrafi koordinatları değişmez.
Küçük Ölçekli Haritalarda Projeksiyon
Büyük bir bölgenin küçük ölçekli (ölçekleri 1:1 000 000 dan daha küçük olan haritalar) haritası yapılması gerektiğinde yeryuvarının biçiminin küre olarak alınması kesinlikle yeterlidir. Halbuki yerin gerçek biçimine “jeoit” adı verilmektedir. Fakat jeoit geometrik olarak ifade edilebilen bir yüzeye sahip olmadığından haritacılık çalışmalarında yalnızca noktalar arası yükseklik farklarının çok doğru olarak bilinmesi gereken bazı işler dışında referans yüzeyi olarak alınmaz. Yerin jeoide en yakın biçimi ise “elipsoit” dir. Elipsoit geometrik bağıntıları bilinen bir yüzeydir ve bu özelliği ile büyük bölgelerin büyük ve özellikle orta ölçekli harita takımlarının üretilmesi için yeryuvarının biçimi için referans yüzeyi olarak alınmaktadır. Küre ise geometrik bağıntıları bakımından elipsoide göre şüphesiz daha basittir. Küçük ölçekli haritalarda küre ile elipsoit arasındaki büyüklük farkı haritaya yansımadığından yerin biçimi küre alınmaktadır.
Büyük bir bölgenin küçük ölçekli (ölçekleri 1:1 000 000 dan daha küçük olan haritalar) haritası yapılması gerektiğinde yeryuvarının biçiminin küre olarak alınması kesinlikle yeterlidir. Halbuki yerin gerçek biçimine “jeoit” adı verilmektedir. Fakat jeoit geometrik olarak ifade edilebilen bir yüzeye sahip olmadığından haritacılık çalışmalarında yalnızca noktalar arası yükseklik farklarının çok doğru olarak bilinmesi gereken bazı işler dışında referans yüzeyi olarak alınmaz. Yerin jeoide en yakın biçimi ise “elipsoit” dir. Elipsoit geometrik bağıntıları bilinen bir yüzeydir ve bu özelliği ile büyük bölgelerin büyük ve özellikle orta ölçekli harita takımlarının üretilmesi için yeryuvarının biçimi için referans yüzeyi olarak alınmaktadır. Küre ise geometrik bağıntıları bakımından elipsoide göre şüphesiz daha basittir. Küçük ölçekli haritalarda küre ile elipsoit arasındaki büyüklük farkı haritaya yansımadığından yerin biçimi küre alınmaktadır.
Yerküre üzerindeki büyük bölgelerin küçük ölçekli haritalarının
yapılmasında kullanılan ve belirli geometrik ya da küre üzerinde küresel
coğrafi koordinatlara bağlı olarak matematiksel bağlantılar yardımıyla
harita yüzeyinde ilgili noktaların konumlarını belirleme yöntemlerine
“kartografik projeksiyonlar” adı verilmektedir. Harita yüzeyleri, ya da
çoğu kez “projeksiyon yüzeyleri” olarak anılan bu yüzeyler bir düzleme
yırtılmalar olmadan açılımı yapılabilen yüzeylerdir. Bu yüzeyler çoğu
kez, silindir, koni ve düzlemin kendisidir. Kartografik projeksiyon
sayısı sonsuz gibidir. Fakat bu projeksiyon yöntemlerinden bazıları daha
yaygın kullanılmaktadır Bir bölgeye ait aynı ölçekli de olsa farklı
kartografik projeksiyonlara göre harita yapılırsa farklı büyüklükte
harita elde edilir. Bunun temel nedeni küre üzerinde herhangi bir nokta
ile, yine küre üzerinde diğer noktalar (sonsuz sayıdadır) arasındaki
uzaklığın aynı değerde (ölçek faktörü kadar küçülerek)
gösterilememesidir. Bu uzunluklar küre üzerindeki değerinden genellikle
daha uzun ya da kısadırlar. Şüphesiz bir noktadan itibaren belli
doğrultularda haritadaki uzunluğun küredeki uzunluğa eşit olmasını
sağlayan projeksiyon yöntemleri de vardır. Örneğin yalnızca kuzey-güney
yönündeki küre uzunluklarının haritada aynı kalması, ya da yalnızca
doğu-batı doğrultusunda küredeki uzunlukların haritada aynı kalması
gibi. Bunlardan birincisine “meridyen boyları koruyan” projeksiyonlar
denilmektedir.
Benzer biçimde harita edilen bölgenin alanının değişmeden (yalnızca
ölçeğin etkisi çerçevesinde) aktarıldığı projeksiyonlar da vardır. Bu
tür kartografik projeksiyonlara ise “alan koruyan” projeksiyonlar adı
verilmektedir. Alan koruyan projeksiyonlarda tüm uzunluklar
korunamayacağından harita yapılan bölge kuzey güney yönünde daralıyorsa,
doğu-batı doğrultusunda genişlemek durumundadır (haritadaki alan
eşitliğini temin etmek üzere). Şüphesiz bunun tersi de söz konusu
olabilir.
Örneğin Merkator projeksiyonuna göre yapılmış tek parça bir Türkiye
haritasında, ülkenin en güneybatı ve en kuzeybatı noktası arasındaki kuş
uçuşu uzaklık yaklaşık 1.3 katı büyük haritaya aktarılır. Bu değer
gerçekte 1697 km iken, haritadan 2187 km alınacaktır. Burada anılan
Merkator Projeksiyonu ismini 1512-1594 yılları arasında yaşamış ve
yerkürenin bir çok bölgesine ait harita yapmış olan Gerhard Mercator’dan
almaktadır. Aynı projeksiyonda ise Türkiye’nin alanı yerküre üzerindeki
gerçek değerinden yaklaşık 2 misli büyük gözükecektir. Bunun nedeni bu
projeksiyon yönteminin coğrafi amaçlar için değil, navigasyon amaçlı
olarak (açı koruyan projeksiyonlar) geliştirilmiş olmasıdır. Buna karşın
coğrafyacılar alan koruyan projeksiyonlara göre yapılmış haritaları
tercih ederler. Atlaslarda da bu tür projeksiyonların kullanılması
önerilir. Bunu nedeni projeksiyon kavramını bilmeyen vatandaşların
ülkelerin, karaların denizlerin büyüklüklerini haritadan
karşılaştırırken yanlış bilgi sahibi olmalarını önlemektir. Bu
nedenlerle küçük ölçekli haritalardan büyüklük elde etmek, ancak küçük
ölçekli bir haritanın yapılmasında zorunlu olarak kullanılan kartografik
projeksiyonların matematik esaslarını bilen uzmanlar tarafından
gerçekleştirilebilir. Buna karşın sade vatandaş haritadan değer alırken
şüpheci davranmak zorundadır.
Tarlaya Kaç Metrekare Ev Yapılmasına Müsaade Edilir?
Tarlalarda
yapılaşma izinleri İmar Kanunu çerçevesinde belirlenmektedir. Genelde
imarsız olan tarlalarda yapılaşmaya izin verilmiyor ancak bazı istisnai
durumlar söz konusu olabiliyor. Tarlaya inşaat yapılması ile ilgili
olarak uygulanan bazı kurallar bulunuyor. Peki, tarlaya kaç metrekare ev
yapılmasına müsaade edilir?
Tarlaya kaç metrekare ev yapılır?
Tarlaya
yapılacak olan evin metrekaresi için kanuni bazı sınırlamalar
uygulanmaktadır. Bu sınırlamalar içerisinde en önemlilerinden biride
yapı inşaat alanlarının toplamlarının hiçbir şekilde 250 metrekare sınırını geçmemesidir. Yine buna ek olarak inşaat alanı kat sayısı yüzde 5 sınırını asla aşmamalıdır. Tarlaya yapılacak olan inşaat parsel sınırlarına ve yola 5 metreden fazla yaklaşmamalıdır. Saçak seviyeleri için uygulanan sınırlamalar ise tabi zeminden yükseklik 2 katı ya da 6,5 metreyi aşmamalıdır. Bu ölçü sınırlamalarına uyulduğu takdirde tarlaya inşaat yapılmasına izin verilmektedir.
2 Dönüm Tarlaya Kaç Metrekare İnşaat Yapılabilir?
Yukarıda
yazılı olan sınırlamalar ile beraber 2 dönüm tarlaya inşaat yapmak
isteyen kişilerin en fazla 100 metrekarelik inşaat yapmalarına izin
veriliyor. Tarlanın dönümü büyüdükçe buna paralel olarak üzerine
yapılacak olan inşaatın metrekaresi de büyüyecek. Tarlanın dönümü 10
dönüme çıkarsa bu durumda üzerine yapılacak olan inşaatın büyüklüğü de
500 metrekareye yükseliyor. İzinlere uyularak yapılan inşaatlarda hiçbir
sorun çıkmazken kurallara uyulmaması durumunda ne yazık ki yapılan
inşaat kaçak inşaat sayıldığı için yıkılabiliyor.
– MERALARIN
TAHDİT, TESPİT ve TAHSİSİ
25 Şubat 1998 günlü ve 4342
sayılı Mera Kanunu, 28.02.1998 tarih, 23272 sayılı Resmi Gazetede
yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Yasa, mera, yaylak ve kışlaklar ile umuma ait
çayırları kapsamaktadır. (4342 s.Kanun md:2).
Bu Kanunun bazı
maddeleri 5178 sayılı Kanunla değiştirilmiş olup; Kanunun Tapu ve Kadastro
İdaresini ilgilendiren yönü 2004/16 sayılı genelge ile
düzenlenmiştir.
Kanunun amacı 1’inci
maddesinde şu şekilde tanımlanmıştır;
“Bu kanun, daha önce çeşitli
kanunlarla tahsis edilmiş veya kadimden beri kullanılmakta olan mera, yaylak,
kışlak ve kamuya ait otlak ve çayırların tespiti, tahdidi ile köy veya belediye
tüzel kişilikleri adına tahsislerinin yapılmasını belirleyecek kurumlara uygun
bir şekilde kullandırılmasını, bakım ve ıslahının yapılarak verimliliklerinin
arttırılmasını ve sürdürülmesini, kullanımlarının sürekli olarak
denetlenmesini, korunmasını ve gerektiğinde kullanım amacının değiştirilmesini
sağlamaktır.”
A – Tanım
Mera: Hayvanların otlatılması
ve otundan yararlanılması için tahsis edilen veya kadimden beri bu amaçla
kullanılan yeri ifade eder. (4342 s.Kanun md:3/d)
Otlak:Mera ile aynı
niteliklere sahip yerleri ifade eder. (4342 s. Kanun md:3/m)
Yaylak:Çiftçilerin, hayvanları
ile birlikte yaz mevsimini geçirmeleri, hayvanları otlatmaları ve otundan
yararlanmaları için tahsisi edilen veya kadimden beri bu amaçla kullanılan
yerleri, ifade eder. (4342 s. Kanun md:3/e)
Kışlak:Hayvanların kış
mevsiminde barındırılması ve otundan yararlanılması için tahsis edilen veya
kadimden beri bu amaçla kullanılan yeri ifade eder. (4342 s. Kanun md:3/f)
Çayır:Taban suyunun yüksek
bulunduğu veya sulanabilen yerlerde biçilmeye elverişli, yem üretilen ve
genellikle kuru ot üretimi için kullanılan yerleri ifade eder. (4342 s.
Ka.md:3/c)
B – Yetki
Kanunun 6’ncı maddesi
ile; mera, yaylak ve kışlakların tespit, tahdit ve tahsis yetkisi Tarım ve Köy
İşleri Bakanlığına verilmiştir.
Mera tahdit ve tespiti;
Valilikçe kurulacak 8 kişilik komisyon marifetiyle gerçekleştirilir.
– Komisyon Bir Vali
yardımcısı başkanlığında;
– Bakanlık İl Müdürü,
– Bakanlık İl
Müdürlüğünden konu uzmanı bir ziraat mühendisi,
– Köy Hizmetleri İl
Müdürlüğünden bir ziraat mühendisi,
– Defterdarlık veya
bulunmaması halinde Vali tarafından görevlendirilecek bir hukukçu,
– Milli Emlak
Müdürlüğünden bir temsilci,
– Kadastro Müdürlüğünden
bir teknik eleman,
– Ziraat Odası
Başkanlığından bir temsilciden oluşur.
Ayrıca il merkezi ve
ilçelerde komisyona bağlı olarak "Teknik Ekipler" oluşturulur.
Bir adet kadastro elemanının da yer aldığı "Teknik ekipler"; tespit,
ölçme, harita çizimi ve yer gösterme gibi teknik işleri yapar.
* Mera Kanunun
kapsamında; valiliklerin “Mera Komisyonu” ve “Teknik
Ekip” oluşturmak amacıyla yapacakları teknik eleman talepleri,
kadastro müdürlüklerince karşılanacaktır. (2004/16 s. Genelge)
C – Duyuru
Mera komisyonunca,
çalışma yapılacak yerlerde, çalışmalara başlamadan 30 gün önce, köy ve
belediyelerde, ayrıca bunların bağlı bulundukları ilçelerde alışılmış
vasıtalarla duyuru yapılır.
Ayrıca, durum ilgili
orman teşkilatı müdürlüklerine, köy muhtarlıklarına ve belediye başkanlıklarına
tebliğ edilir. (md:7)
D – Kadastro
Müdürlüğünden Belge Temin
Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü (TKGM) ile Tarım Üretim ve Geliştirme Genel
Müdürlüğü(TÜGEM) arasında yapılan 13.12.2002 tarihli PROTOKOL;
“TKGM; Mera Komisyonları
veya özel sektör eliyle yapılacak çalışmalar sırasında ihtiyaç duyulan harita,
bilgi ve belge örneklerini, Tarım İl Müdürlüklerinin talebi üzerine, çoğaltma
masrafları ilgililerince karşılanmak üzere bedelsiz olarak ilgililerine verir.” şeklindedir. (13.12.2002
tarihli protokol md:6)
4342 sayılı Mera Kanunu
kapsamında, gerek Mera Komisyonları ve gerekse özel sektör eliyle yapılacak
çalışmalar sırasında ihtiyaç nedeniyle talep edilmesi halinde, ilgili bilgi ve
belgeler, kadastro müdürlükleri ve tapu sicil müdürlükleri tarafından Mera
Komisyonuna verilir. (4342 s.Kanun md:8/son, TKGM ve TÜGEM
arasında düzenlenen 13.12.2002 tarihli PROTOKOL md:6 ve TKGM.2004/16sa.genelge)
E – Mera Olarak
Belirlenebilecek Yerler
Mera komisyonunca
görevlendirilen teknik ekipler; mevcut mera, yaylak ve kışlaklar ile 4342
sayılı Kanun gereğince bu kapsama alınacak alanları tespit ederek bu alanların
sınırlarının belirlenmesi ve işaret konulması işlemini yapar, mera haritaları
1/5000'lik olarak düzenlenir.
Tahdit ve tespit
sırasında;
a) Kadimden beri
mera, yaylak ve kışlak olarak kullanılan yerler,
b) Devletin hüküm ve
tasarrufu altında bulunan arazilerden etüt sonucu mera, yaylak ve kışlak olarak
yararlanılabileceği anlaşılan yerler,
c) Mera, yaylak ve
kışlak olarak kullanılmak amacıyla kamulaştırılan yerler,
d) Tapu kayıtlarında
mera, yaylak ve kışlak olarak görülen ve halen işgal edilen yerler,
Mera olarak
belirlenir. (md:5)
F – Mera, Yaylak ve
Kışlaklar İçindeki Tapulu Yerler
Mera komisyonlarının,
mera parselleri içerisinde kalan özel mülkiyet konusu taşınmaz mallarla ilgili
bilgi ve belge istemlerine ilişkin talepleri, kadastro ve tapu sicil
müdürlüklerince karşılanacak ve bu konuda mera komisyonlarına yardımcı
olunacaktır. (4342 sa.Ka. md:8)
G – Meraların Hukuki
Durumu ve Tahsis
Mera, yaylak ve
kışlaklar; Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Bu yerlerin kullanma hakkı
bir veya birden çok köy veya belediye adına tahsis yapılır.
Komisyonca ihtiyaç
tespiti yapıldıktan sonra tahsis işlemi gerçekleştirilir. Tahsis, valiliğin
onayına sunulur... İhtiyaç fazlası meralar; ihtiyaç içinde bulunan çevre köy ve
belediyelerle, hayvancılık yapan özel veya tüzel kişilere kiralanabilir.
H – Tahsis Kararının
Tebliği, İlân, İtiraz ve Kütüğe Kayıt
Teknik ekiplerce yapılan
çalışmaların sonuçları komisyonca ilgili köy ve belediyelerin ilân yerlerinde
30 gün süre ile askıda kalır.
Teknik ekiplerin tespit
ve tahdit sonuçlarına karşı askı ilânı süresi içinde komisyona itiraz
edilebilir. Komisyon, yapılan itirazları 60 gün içinde karara bağlar.
Komisyonun, itirazları
inceleyerek aldığı kararlar ile tahsis kararları, o yerin köy muhtarlığı ile
belediye başkanlığına, defterdarlık veya mal müdürlüğüne, ilgili orman
müdürlüğüne ve Tarım Reformu Teşkilatına tebliğ edilir. Ayrıca köy
belediyelerde ve bunların bağlı olduğu ilçelerde alışılmış vasıtalarla ilân
edilir ve bu konuda tutanaklar ve haritalar eklenerek 30 gün süre ile askıya
çıkartılır.
Komisyon kararlarına
karşı 30 günlük askı ilânı süresi ve tebligat gerektiren hallerde tebliğden
itibaren 30 günlük süre içinde asliye hukuk mahkemesine, kadastro yapılan
yerlerde ise kadastro mahkemesine dava açılır.
Dava konusu mera yaylak
ve kışlakların kadastro çalışma alanı dışında kalması halinde kadastro
mahkemelerinin yetkisi bu alanlarla ilgili davaları da kapsar. 30 günlük ilân
süresi içinde haklarında dava açılmayan kararlar kesinleşir ve tapu sicil
müdürlüğüne gönderilerek özel sicile kaydedilir. (4342 sayılı Mera
Yasası md:13)
*Aşağıda; Meralarla
ilgili uygulamanın; kadastro müdürlükleri tarafından yapılacak ilk tesis
kadastrosu çalışmaları sırasında ve de kadastro çalışmaları olmaksızın nasıl
olacağı hususu ayrı ayrı başlıklar altında ele alınacaktır.
* * *
II – İLK TESİS
KADASTROSU VE MERALARIN DURUMU
A – 3402 sayılı Kanun
Çalışmaları ve Meraların Tahdit ve Tespiti
Kadastro Müdürlükleri
tarafından 3402 sayılı Kadastro Kanunu gereğince yapılan ilk tesis kadastrosu
çalışmalarında, meralarla ilgili uygulama şu şekilde olacaktır.
Meraların tahdit ve
tespitlerinin nasıl yapılacağını Mera Kanununun 7’nci maddesi 2 ve 3’ üncü
fıkralarıyla düzenlenmiştir. Buna göre;
“ ..... 3402 sayılı
Kadastro Kanunu uyarınca programa alınan yerler, çalışmaların başlamasından en
az 4 ay önce, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünce, Bakanlığa bildirilir. Bu
süre içinde ilgili komisyonlar tarafından mera, yaylak ve kışlakların tespit ve
tahdidi yapılarak, durum Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğüne intikal ettirilir.
Komisyonlar, yukarıda
belirlenen süre içinde mera tespit ve tahdit işlemlerini yapmadığı takdirde, bu
işlemler 3402 sayılı Kadastro Kanunu hükümlerine göre kadastro komisyonlarınca
gerçekleştirilir”
B – Kurumlar Arası
Diyalog ve Zamanlama Plânı
“Kesinleşen çalışma
programları kadastro müdürlüklerine ulaştığında, kadastro müdürlüğü
yetkilileri, mera komisyonları ile birlikte toplanarak zamanlama plânı hazırlar.
Bu plân; kadastro
müdürlüklerinin kesinleşmiş çalışma programı çerçevesinde tesis kadastrosu
çalışmalarına başlanacak olan köy ve mahalledeki mera, yaylak ve kışlaklar ile
umuma ait çayır ve otlakların sınırlarının belirlenmesi çalışmalarına mera
komisyonlarınca hangi tarih sırasına göre başlanacağını gösteren bir belgedir.
Mahalle/Köy birimlerin;
mera, yaylak, kışlak ve umuma ait çayır ve otlak dışı kesimlerindeki kadastro
çalışmaları kadastro müdürlüğünün onaylı çalışma programında o birimler için
belirlenmiş olan başlama tarihlerinde başlatılarak sürdürülebileceğinden, bu
madde uyarınca düzenlenecek zamanlama plânının hazırlanmasında, her iki
idarenin çalışmalarının aksatılmadan yürütülmesine imkan verecek şekilde bir
tarih sıralaması yapılacaktır....”(TKGM ile TÜGEMarasında
yapılan 23.05.2000 tarihli PROTOKOL md:11)
* 7 nci maddede
belirtilen 4 aylık süre; “zamanlama plânı”, her birim için
belirlenen tarihten itibaren başlar. (13.12.2002 tarihli PROTOKOL
md:12, 13 ve 2004/16 sa.genelge md:3/a)
Zamanlama plânı
yapılamayan birimler için en az 4 aylık sürenin başlama tarihi; hem TÜGEM'ne ve
hem de Kadastro Müdürlüğüne gönderilmekte olan onaylı kadastro çalışma programlarının
Kadastro Müdürlüğüne ulaştığı (evrak kayıt defterine kayıt edildiği) tarihten itibaren
başlar.
C – Kadastro Ekiplerince
Yapılacak Çalışmalar
Kadastro ekiplerince,
ilk tesis kadastrosu çalışmaları sırasında; Mera komisyonlarınca mera
haritalarının düzenlenmiş ya da düzenlenmemiş olmasına ve düzenlenen
haritaların askı ilânına alınıp alınmamış olmasına göre nasıl bir uygulama
verileceği 2004/16 sayılı genelge ile düzenlenmiştir.
Buna göre;
1 – Mera
Haritası Düzenlenip Askı İlânına Alınmışsa
Mera Komisyonlarınca,
yapılan tespit ve tahdit çalışmaları, kadastro çalışmalarına başlanılmadan
önce; mera, yaylak ve kışlaklar ile umuma ait çayır ve otlak alanlarının tespit
ve tahditleri yapılarak4342 sayılı Kanunun 13’üncü maddesine göre
askı ilanına alınmak suretiyle kesinleştirilerek, Özel Siciline kaydı
yapılmışsa;
Mera komisyonlarınca
düzenlenmiş olan haritalarındaki dış sınırları, 3402 sayılı Kanuna göre
yapılacak kadastro çalışmaları sırasında, zemine uygulanmak suretiyle kadastro
paftasına işlenecek ve mücavirindeki taşınmaz malların sınırları buna göre
belirlenir.
4342 sayılı Kanunun
13’üncü maddesine göre askı ilânına alınarak kesinleştirilen mera, yaylak ve
kışlaklar ile umuma ait çayır ve otlak alanları için kadastro çalışması
yapılmayacağından kadastro tutanağı düzenlenmeyecek ve askı ilânına da
alınmayacaktır.
Bu durumdaki yerlere,
sınırı içerisinde kaldığı adanın son parsel numarası verilecek ve Özel
Sicilindeki kaydı ile fen klasörüne ada ve parsel numarası işlenecektir. (2004/16
sa.Ge.)
2 – Mera
Komisyonu Haritayı Düzenlemiş Ancak İlân Etmemiş
Kadastro çalışması
yapılacak köy veya mahallede bulunan mera, yaylak ve kışlakların, zamanlama
planıyla belirlenen tarihten itibaren 4 aylık süre içinde Mera
Komisyonlarınca tespit ve tahdidi yapılmak suretiyle harita ve
belgeleri düzenlenmesine karşın, kesinleştirilmeden kadastro müdürlüklerine
intikal ettirilmesi halinde;
Kadastro ekibince bu
belgeler dikkate alınmak suretiyle mera, yaylak ve kışlakların ölçü ve
tespitiyapılacak, gerektiğinde, (Komisyondan gelen haritalarda
belirtilen sinir işaretlerinin zeminde bulunamaması halinde) mera
komisyonlarından bu yerlerin sınırlarının zeminde gösterilmesi
istenecektir. (2004/16 sa. genelge)
3 – Mera
Komisyonu Haritayı Düzenlemiş Ancak İlân Etmemiş
İlk tesis kadastrosu
yapılacak birimlerde; kadastro müdürlüğü tarafından yapılan bildirime rağmen,
Kanunun öngördüğü 4 aylık süre içerisinde “mera komisyonu” tarafından
tahdit ve tespit işlemi yapılmadığı takdirde bu işlem 3402 sayılı Kadastro
Kanunu hükümlerine göre “kadastro komisyonları” tarafından
gerçekleştirilir. (4342 s.Mera Kanunu md:7)
Kadastro çalışmalarının
özelliği göz önüne alınarak, kadastro müdürlüklerinin şu şekilde uygulama
vermesi önerilir;
“Kadastro ekipleri;
kadastro çalışmaları yaparken, o köy ya da belediyeye ait tahsisli ve/veya
kayıtlı meralar varsa bunları uygulayarak, kadimden beri kullanılan mera
sınırlarını belirleyerek, hududu mera okuyan taşınmazlarda çıkan miktar
fazlalıklarını kesip, meraya katarak meralarınölçü ve tespitini yapmalıdır.
Mera Kanunu, mera
sınırlarının kadastro komisyonları tarafından belirlenmesini öngördüğünden,
herhangi bir itiraza gerek kalmaksızın mera sınırları, özellikle de meraya
sınır taşınmazlardaki miktar fazlalıklarının kesilip kesilmediği kadastro
komisyonlarınca kontrol edilip, hatalı sınırlar düzeltilerek meranın tümünün
aynı anda görülebildiği bir krokiye bağlanıp, kontrolün yapıldığı bir tutanakla
imza altına alınmalıdır. Böylece, Kanunun öngörüsü yerine getirilmiş olacaktır.
Kadastro elemanlarının,
bu çalışma nedeniyle sorumluluk altında kalmaması bakımından; mera
sınırlandırmasını tamamlayan kadastro müdürlüğünün, mera haritasının bir
örneğini valiliğe bildirmesi ve yazılacak üst yazıda, istendiğinde, toplanacak
mera komisyonu huzurunda mera sınırlarının zeminde aplikasyonunun
yapılabileceğinin de özellikle belirtilmesinde, sorumluluktan kurtulmak
bakımından yarar bulunmaktadır.”
4 – Meralar
Zilyetlikle İktisap Edilemez
Meraların zilyetlikle
iktisap edilemeyeceğini düzenleyen 3402 sayılı Kadastro Kanununun 18’inci
maddesindeki düzenleme şu şekildedir;
“Orta malları,
hizmet malları orman ve Devletin hüküm ve tasarrufu altında olup da bir kamu
hizmetine tahsis edilen yerler ile yasalar uyarınca Devlete kalan taşınmaz
mallar, tapuda kayıtlı olsun olmasın kazandırıcı zaman aşımı yolu ile iktisap
edilemez.”
5 – Meralar
Özel Siciline Kaydedilir
Kadastro çalışmalarının
30 günlük askı ilânına alınarak kesinleştirildikten sonra meralar “Kamu
Orta Malları Siciline” (Özel Siciline) kaydedilir.
* Meraların kaydını
düzenleyen 3402 sayılı Kadastro Kanununun 16/B maddesi şu
şekildedir; “Mera, yaylak, kışlak, otlak, harman ve panayır yerleri gibi paralı veya
parasız kamunun yararlanmasına tahsis edildiği veya kamunun kadimden beri
yararlandığı belgelerle veya tanık beyanı ile ispat edilen orta malı taşımaz
mallar sınırlandırılır. Parsel numarası verilerek yüzölçümü hesaplanır vebu
gibi taşınmaz mallar özel siciline yazılır.
Bu sınırlandırma, tescil
mahiyetinde olmadığı gibi bu suretle belirlenen taşınmaz mallar, özel
kanunlarında yazılı hükümler saklı kalmak kaydıyla özel mülkiyete konu
edilemez.”
III –TESİS KADASTROSU
DIŞINDA MERA ÇALIŞMALARI
A – Mera Komisyonunu
Çalışmaları
4342 sayılı Mera Kanunu
gereğince, Valilik bünyesinde kurulan “Mera Komisyonlarının” yapacakları
çalışmalar yukarıda ( I ) başlık altında dile
getirilmiştir. (sayfa:1–3)
Kadastro Müdürlüklerince
ilk tesis kadastrosu yapılan yerlerde, Kadastro Ekipleri ile Mera
Komisyonları arasındaki diyalog ise yine yukarıda ( II ) nolu
başlıkta dile getirilmiştir. (sayfa:3–5 )
Bu başlık altında ise;
ilk tesis kadastrosu daha önce yapılmış ya da yapılmamış olsa bile halihazırda
kadastrosu yapılmayan yererde Mera Komisyonlarınca yapılan çalışmaların Tapu ve
Kadastro boyutu ele alınacaktır.
B – Kadastro
Müdürlüğünce Yapılacak Teknik Kontrol
Yukarıda ( I / H
) başlığı altında dile getirildiği üzere; Mera komisyonlarınca yapılan
çalışmalar; 30 günlük ilân süresi içerisinde itiraz olmazsa kesinleşir… İtiraz
durumunda; 60 günlük komisyon çalışmasının akabinde yapılan 30 günlün süresi
içinde dava açılmazsa kesinleşir… Eğer bu süre sonrasında komisyonun bazı
kararlarına karşı dava açılmışsa, haklarında dava açılmayan kararlar
kesinleşir.
Kesinleşen mera
haritası ve tahsis kararı tapu sicil müdürlüğündeki özel siciline
kaydedilmeden önce, kadastro müdürlüğü tarafından teknik kontrole tabi tutulur.
Konuyla ilgili 2004/16 sayılı genelgedeki düzenleme şu
şekildedir.
Mera komisyonlarınca;
mera, yaylak ve kışlaklar ile umuma ait çayır ve otlak alanı olarak tespit ve
tahdidi yapılmış (kadastrosu tamamlanmış yerlerde 4342 sayılı Kanunun 5/b–c maddelerine
göre)ve 4342 sayılı Kanunun 13’üncü maddesine göre askı ilanına alınmak
suretiyle kesinleştirilmiş yerlere ait harita ve belgeler Tapu ve Kadastro
İdaresine intikal ettirildiğinde;
Öncelikle, bu haritalar
ile haritanın yapımına ilişkin ölçü değerleri ve belgelerin, yürürlükteki
teknik esaslara (Tescile Konu Harita ve Planlar Yönetmeliği ile Büyük Ölçekli Haritala ve
Harita Bilgileri Üretim Yönetmeliği) uygun düzenlenip düzenlenmediği
kontrol edilerek uygunluğu belirlendikten(Uygun olmayanlar eksiklikleri
tamamlanmak üzere gerekçeli olarak iade edilir) sonra, Kadastro
Müdürlüğünce tescil bildirimi düzenlenerek tescil edilmek üzere
mera dosyası tescil edilmek üzere Tapu Sicil Müdürlüğüne gönderilir.
C – Mera Özel Siciline
Kayıt
Kadastro müdürlüğü
tarafından teknik kontrolü yapılan mera haritaları, Tapu Sicil Müdürlüğüne
gönderilerek özel sicile kaydedilir. (4342 s. Mera
Kanunu md:13)
* Özel sicile
kaydın nasıl yapılacağı ise 4342 sayılı Mera Kanununun 10’uncu maddesiyle
düzenlenmiştir. Buna göre;
“Mera, yaylak ve kışlak
olarak tespit ve tahdit edilen yerlerin haritalarının bir örneği, ilgili tapu
sicil müdürlüğüne gönderilir.
Kadastro gören yerler,
3402 sayılı Kadastro Kanunun 16’ncı maddesinin (B) bendine göre düzenlenen özel
siciline kaydedilir.
Birden fazla il ve
ilçenin sınırları içinde kalan mera, yaylak ve kışlaklar, idari sınırlar
içerisinde kaldığı yerin Tapu Sicil Müdürlüğündeki özel sicile kaydedilir.
Komisyonlarca, kadastro
görmeyen yerlerde tespit, tahdit ve tahsisi yapılan mera, yaylak ve kışlaklar
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünce özel sicile kaydedilmek üzere tapu sicil
müdürlüğüne bildirilir.
Komisyon ve kadastroca
tespit, tahdit ve tahsisi yapılan mera, yaylak ve kışlakların, ayrıca Bakanlık
il müdürlüğünce envanteri tutulur.”
D – Meranın Birden Fazla
İl ya da İlçede Kalması ve Tescil
Eğer, mera, yaylak ve
kışlaklar ile umuma ait çayır ve otlak alanları birden fazla il veya ilçenin
idari sınırları içinde kalmasına rağmen mera komisyonunca idari sınırlara göre
bir ayırma işlemi yapılmamış ise, öncelikle Tarım İl Müdürlüğüne bu yerin idari
sınırına göre bölünüp bölünemeyeceği veya hangi il veya ilçenin Özel Siciline
işlenmesi gerektiği sorulacak ve alınacak cevapta belirtilen il veya ilçedeki
Özel Sicile kaydedilecektir.
Tarım İl Müdürlüğünce
herhangi bir görüş bildirilmez veya idari sınıra göre parçalara ayrılmasına
izin verilmezse, Tapu Sicil Tüzüğünün 8’inci maddesi hükmüne göre; Büyük
parçasının sınırı içinde kaldığı köy veya mahalle adıyla Özel Siciline kaydı
sağlanacak ve kaydın düşünceler sütununda hangi köy veya mahallelerle ilgili
olduğu yolunda belirtme yapılacaktır.
* Birden fazla il
veya ilçenin idari sınırında kalması durumunda ise, sınırı içinde kaldığı il
veya ilçelere ait Özel Sicile kaydı yapılarak aralarında irtibat kurulacaktır.
E – Mera Tahsisinin
Tescili ve Tahsis Amacını Değiştirilmesinde Tescil
1 – Mera Tahsislerinin
Tescili
Özel sicilinde kaydı
bulunan meralarla ilgili olarak, mera komisyonlarının kesinleşmiş
“Tahsis kararı” tescil için tapu sicil müdürlüklerine gönderildiğinde, talep
yevmiye'ye kaydedilmek suretiyle tahsise konu orta mali taşınmaz malin Özel
Sicilindeki kaydına işlenecektir.
2 – Mera Tahsis Amacının
Değiştirilmesi ve Tescili
4342 sayılı Mera
Kanununun 14’üncü maddesi kapsamında tahsis amacının (vasfının) değiştirilmesi
ve tapuya tescilinin sağlanmasına yönelik valiliğin vasıf değişikliği yazısı
Tapu ve Kadastro İdaresine intikal ettiğinde, kadastro müdürlüklerince tescil
bildirimi düzenlenmek ve kamu orta mali taşınmaz malin Özel Sicilindeki kaydına
gerekli revizyon verilmek suretiyle tapu kütüğünde Hazine adına, şayet vakfa
ait ise vakfı adına tescili yapılacak ve sonucundan, mahalli maliye kuruluşu
ile mera komisyonuna bilgi verilecektir. … Bu işlem için Valiliğin yazısı
yeterli görülür, ayrıca defterdarlığın görüş yazısına gerek duyulmaz. (2004/16
sayılı genelge)
Vasıf değişikliği, kamu
orta malı taşınmaz malın bir kısmına yönelik ise, yani ayırma (ifraz) işlemini
de gerektiriyorsa, TKGM ile TÜGEM arasında yapılan
13.12.2002 tarihli protokol gereğince ayırma haritası mera komisyonlarınca
yapılacak/yaptırılacak, kadastro müdürlüklerince de bu haritanın yürürlükteki
teknik esaslara göre kontrolünü müteakip (uygunluğu halinde) tescil
bildirimi düzenlenerek tescil işlemi için tapu sicil müdürlüğüne
gönderilecektir.
Tapu sicil müdürlüğünce,
vasıf değişikliğine konu kısmin tescil bildirimindeki niteliği ve yüzölçümüyle
tapu kütüğüne tescili yapılacak ve Özel Sicilindeki kaydına da revizyon
verilecektir.
Tahsis süresinin
bitiminde mera komisyonunun talebiyle tapu kütüğünden terkin edilerek Özel
Sicile kaydı yapılacak ve sonucundan mahalli maliye kuruluşuna bilgi
verilecektir.
3 – Mera, Yaylak ve
Kışlıkların İmar Planı Kapsamına Alınması
03.05.1985 tarih ve 3194
sayılı İmar Kanununun 11’inci maddesinin 4’üncü fıkrası "Hazırlanan imar
planı sınırları içindeki kadastral yollar, meydanlar ile meralar,
imar plânının onayı ile bu vasıflarını kendiliğinden kaybederek, onaylanmış
imar planı kararı ile getirilen kullanma amacına konu ve tabi
olurlar." şeklinde iken, bu fıkra, 4342 sayılı Mera Kanununun 35’inci maddesi
ile, "Hazırlanan imar planı sınırları içindeki kadastral
yollar ile meydanlar, imar planının onayı ile bu vasıflarını kendiliğinden
kaybederek, onaylanmış imar plânı kararı ile getirilen kullanma amacına konu ve
tabi olurlar " şeklinde değiştirilerek, meralar madde
metninden çıkarıldığından, valilik ve belediyelerin meraları re'sen imar plânı
kapsamına alma yetkileri kaldırılmış, Kanunun 14’üncü maddesiyle de meraların
imar plânı kapsamına alınmadan önce, tahsis amacının (vasfının) değiştirilerek
Hazine adına tescillerinin yapılması öngörülmüştür.
Bu nedenle; mera,
yaylak ve kışlaklar ile umuma ait çayır ve otlak alanları, harman yeri,
panayır, sıvat ve eyrek yerleri gibi kamu orta mali taşınmaz
malların (01.01.2003 tarihinden önce kesinleşmiş) imar
planı (nazım imar plânı, uygulama imar plânı ve mevzi imar plânı) sınırı
içerisinde kalması durumunda, imar uygulamasını yapacak kurumca bu yerlerin
öncelikle 4342 sayılı Mera Kanunu kapsamında vasıflarının değiştirilerek, Hazine
adına tapuya tescillerinin sağlattırılması gerekmektedir. (2004/16
sayılı genelge)
4 – Köy Yerleşme Planı
Kapsamında Kalan Yerler
442 sayılı Köy Kanununun
12’nci maddesi gereğince; köy yerleşme planında; konut alanı ve köy genel
ihtiyaçlarına ayrılan yerler, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan
seyran-gâh, yol ve panayır yerleri gibi alanlar ve Hazinenin mülkiyetinde olup
kamu hizmetine tahsis edilmemiş taşınmaz mallar ile mera, yaylak ve kışlak ile otlak ve çayır olarak
yararlanılamayacağı anlaşılan yerler, köy yerleşim plânının onayı ile bu
vasıflarını kaybettiklerinden, onaylanmak suretiyle kesinlesen köy yerleşim
planı içinde kalan bu nitelikteki yerlerin Hazine adına tescilleri yapılacak,
bilahare de valiliğin talebi halinde tashihin ilgili köy tüzel kişiliği adına
tescil edilecektir.
Maliye Bakanlığının
uygun görüşü valilikçe alınacağından, köy tüzel kişiliği adına yapılacak tescil
sırasında, ayrıca Maliye Bakanlığının uygun görüş yazısının aranılmasına gerek
yoktur. Ancak, tescili müteakip, mahalli maliye kuruluşu ile mera komisyonuna
bilgi verilir. (2004/16 sa. genelge)
5 – Afete Maruz Kalan
yerlerde Uygulama
7269 sayılı Kanunun
9’uncu maddesi gereğince; Afete maruz kalan bölgelerde, bu Kanun kapsamında
yeni yerleşim bölgesi için belirlenen saha içerisinde kalan, mera, yaylak ve
kışlaklar ile umuma ait çayır ve otlak alanları, harman yeri, panayır, sıvat ve
eyrek yerleri gibi kamu orta malı taşınmaz malların, 4342 sayılı Mera Kanunu
kapsamında vasıf değişikliğini içeren valilik yazısına istinaden “Arsa” vasfıyla
Hazine adına tescillerinin yapılması gerekmektedir. (2004/16
sa.genelge)
6 – Turizmi Teşvik
Kanunu Kapsamında Kalan Yerlerde Uygulama
2634 sayılı Kanunun
4’üncü maddesi gereğince; Kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgelerinde yer
alan mera, yaylak ve kışlaklar ile umuma ait çayır ve otlak alanları, harman
yeri, panayır, sıvat ve eyrek yerlerinin, 4342 sayılı Mera Kanunu kapsamında
valiliğin vasıf değişikliğine ilişkin yazısı ile vasfı değiştirilerek Hazine
adına tescil edilmesi gerekmektedir. (2004 sa.genelge)