reklam

Manşet

Kadastroda Teknik Hataların Düzeltilmesi

Yazar Gökhan Başkan 31 Ekim 2016 Pazartesi 0 yorum

1) DÜZELTMELERLE İLGİLİ MEVCUT TÜZE VE TEMEL ESASLAR

Kadastroda teknik hataların düzeltilmesiyle ilgili temel dayanak 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 41. maddesidir. Kadastro Kanunu’nun 41. maddesi “Kadastro sıranda veya sonrasında yapılan işlemlerle geometrik durumları kesinleşmiş olan taşınmazlarda ölçü, sınırlandırma, tersimat ve hesaplamalardan doğan hatalar, ilgilinin müracaatı veya kadastro müdürlüğünce re’sen düzeltilir. zeltme, taşınmaz malikleri ile diğer hak sahiplerine tebliğ olunur. Tebliğ tarihinden başlayan otuz gün içinde düzeltmenin kalrılması yolunda sulh hukuk mahkemesinde dava açılmadığı takdirde, yapılan düzeltme kesinleşir.

Kadastro sırasında veya sonrasında yapılan işlemlerle kesinleşmiş olan taşınmazlarda, değişiklik   işlemleri   sırasında   ortaya   çıkan   yüzölçümü   farklıklarından,   kadastronun dayandığı teknik kurallarda belirtilen hata sırları içinde kalanların re’sen düzeltilmesine kadastro müdürlükleri yetkilidir.

Bu  maddenin  uygulanmasında,  12  nci  maddede  belirtilen  hak  düşürücü  süre  aranmaz.”
hükmündedir.

Taşınmazlardaki ölçü, tersimat (çizim) ve sınırlandırma hataları pafta ile zemin uyumunu bozan teknik hatalarr. Bu hatalar, Kadastro Kanununun 41/1. maddesi ve bu maddeye dayanılarak çıkarılan 41. madde uygulama yönetmeliğine (47/N Yönetmeliğine) göre düzeltilmektedir.

Pafta  zemin  uyum bulunan  parsellerde  ise  hatalar,  yüzölçüm  hatası  olarak  karşımıza çıkmakta ve bu hatalar hesaplama hatalarından kaynaklanmaktadır. Büyük çoğunlukla, bu hatalara zamanın teknolojik ölçüm ve yüzölçüm hesaplama yöntemlerinin hassasiyeti (duyarlılığı) ve matematiksel işlemlerde yapılan yanşlıklar neden olmaktar. Bu hatalar, Kadastro  Kanununun  41/1.  maddesi  ve  bu  maddeye  dayanılarak  çıkarılan  41.  madde uygulama yönetmeliğine (47/N Yönetmeliğine) göre düzeltilmekle beraber bazı özel durumlarda 06.04.1994 tarih 2010/22(1994/5) salı genelge hükümlerine göre de düzeltilebilmektedir.

Pafta zemin uyumu bulunan parsellerde dayanağı evraka aykırı olarak yapılan yazım hatasından kaynaklanan yüzölçüm hataları ise bazı şartların varlığı halinde, 17.01.1984 tarih
2014/3(mülga1458) sayılı genelgeye göre  düzeltilebilmektedir.

1.1     Pafta Zemin Uyumu Bulunmayan Taşınmazlardaki Hatalar


Taşınmazlarda pafta zemin uyumunun bulunmaması, söz konusu hatanın sınırlandırma, ölçü veya tersimat hatasından kaynaklandığı gösterir. Aynı şekilde bazı hesaplama hatalarının ölçü ve/veya tersimat hatasına sebebiyet vermesi nedeniyle bu durumda da, parselin paftadaki durumu ile zemin durumu birbirine uymamaktadır.

Sınırlandırma, ölçü, tersimat ve hesaplamalardan kaynaklanan hatalar, Kadastro Kanununun
41/1. maddesine göre düzeltme raporu tanzim edilerek ilgililere tebligat yapıldıktan sonra 30 günlük süre içerisinde Sulh Hukuk Mahkemesinde dava açılmadığı belirlendikten sonra düzeltilmelidir.

1.2     Pafta Zemin Uyumu Bulunan Taşınmazlardaki Hatalar


Pafta zemin uyumu bulunan parsellerdeki hatalar yüzölçüm hataları olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu hatalar yanş hesaplamalardan ve zamanın kullanılan ölçü ve hesaplama yöntemin duyarlılığından kaynaklanmakla birlikte bazı hatalar ise dayanağı evraka aykırı olarak   yapılan   basit   yazım   hatalarından   kaynaklanmaktar.   Kadastro   sırasında   veya sonrasında yapılan işlemlerle kesinlmiş olan taşınmazlarda, değişiklik işlemleri sırasında ortaya çıkan yüzölçümü farklılıklandan, yanılma sını içindeki yüzölçüm hataları ise re’sen düzeltilebilmektedir.

a)   1458 Sayılı Genelgeye Göre Düzeltilebilecek Yüzölçüm Hataları


Pafta zemin uyumu bulunan parsellerde, dayanağı evraka aykırı olarak yapılan yazım hatası gibi maddi hatalardan kaynaklanan hatalar, 1458 sayılı genelgeye göre ilgililerin muvafakati anarak ve düzeltme raporu tanzim edilerek düzeltilmelidir. Ancak 1458 sayılı genelgeye göre yapılacak yüzölçüm düzeltmelerinde, hatanın kadastro veya tapulama hizmetlerinden kaynaklanmış olması, tespitin senetsizden yapılmış olması gerektiği unutulmamalı ve mahallinde inceleme yapılarak eldeki verilerin zemine uygunluğu, bir tutanakla belgelendirilmesi gerekir.


Şunu da hatırlatmak gerekir ki, 1458 sayılı genelgede bahsi geçen yüzölçüm düzeltmesi, teknik hata düzeltmesi olmayıp, evrak üzerinde veya tescil sırasında yapılmış maddi hata düzeltmesidir (YAKAR, 2000). Bu nedenle, 1458 sayılı genelgeye göre yapılacak düzeltmelerde muvafakat alınamaması halinde hata, (parselde başkaca bir teknik hata bulunmuyorsa) 3402 sayılı Kanun’un 41. maddesine göre değil, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 1014, 1027. ve Tapu Sicil Tüzüğünün 85. maddesi kapsamında hazine avukatlarınca dava açılarak düzeltilmelidir. Hazine avukatı olmayan yerlerde bu dava, Tapu Sicil Müdürünce açılmalıdır.


b)   2010-22 (Mülga 1994-5) Sayılı Genelgeye Göre Düzeltilebilecek Yüzölçüm Hataları


Pafta zemin uyumu bulunan parsellerde, parselin kesin köşe koordinatlarından hesaplanan yüzölçümü ile tescilli yüzölçümü arasında yalma sınırını aşan farklar bulunması halinde;
2010/22(1994/5) sayılı genelge eki yönergeye göre ilgililerin muvafakati alınarak ve bu genelgeye göre rapor düzenlenerek hata giderilmelidir. Ancak bu işlem sadece ayırma (ifraz) işlemi sırasında uygulanmalı ve muvafakat alınamaması durumunda hata, Kadastro Kanununun 41. maddesi

kapsamında  düzeltilmelidir.  Ayırıma  (ifraz)  işlemi  dışındaki  işlemlerde  de  hata  Kadastro
Kanununun 41. maddesi kapsamında düzeltilmelidir.


c)   Yanılma Sınırı İçindeki Yüzölçüm Düzeltmeleri


Pafta zemin uyumu bulunan parsellerde kadastro sırasında veya sonrasında yapılan işlemlerle kesinleşmiş olan taşınmazlarda, dişiklik işlemleri rasında ortaya çıkan yüzölçümü farklılıklandan, kadastronun dayandığı teknik kurallarda belirtilen hata sınırları içinde kalanların re’sen düzeltilmesine kadastro müdürlükleri yetkilidir.


Yanılma sını içerisindeki bu tür yüzölçüm farklılıkları, 3402 sayılı yasanın 41/2 ve 41. Madde Uygulama Yönetmeliğinin (47/N Yönetmeliği’nin) 7. Maddesi gereğince düzeltme raporu tanzim edilmeden, yüzölçümü hesap cetvelinde farkın yanılma sını erisinde olduğu gösterilmek suretiyle resen düzeltilmelidir.


Yanılma sını içerisindeki yüzölçüm farklılıkları düzeltilmesiyle ilgili olarak, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Fen Dairesi Başkanğı çış, 18.03.2010 tarih 843 sayılı talimatta, bu tür yüzölçüfarklanın resen değil muvafakat alınarak düzeltilmesi yönünde hüküm bulunmakla birlikte bu talimatın, Kadastro Kanununun 41/2, 47/N Yönetmeliği’nin 7 ve 10. maddesine aykırı olduğu düşünülmektedir. Bu durum, çalışmanın ikinci bömünü oluşturan  Karşılılan Sorunlar, Eleştiri ve Öneriler” kısmında etrafca tartışılmıştır.

ZELTME  İŞLEMLERINDE  DİKKAT  EDİLECEK  HUSUSLAR  ve  DÜZELTME  RAPORLARINDA BULUNMASI GEREKENLER


Taşınmazlarda teknik bir hata veya yüzölçüm hatası tespit edildiğinde durum, derhal tapu sicil müdürlüğüne bildirilmelidir. Kadastro müdürlüğünün bildirimi üzerine,  tapu sicil müdürlüğünce, hatadan etkilenecek taşınmazlan tapu sicilindeki kayıtlarının beyanlar hanesine, kadastro müdürlüğünce de fen klasörünün düşünceler sütununa, "3402 sayılı Kanunun 41 inci maddesine göre düzeltmeye tâbidir" şeklinde belirtme yapılmalıdır.

Bütün hata düzeltmelerinde, 41. Madde Uygulama Yönetmeliğinin 9. maddesi gereğince, tınmazlan kadastro tespit tutanakları muhakkak incelenmeli,
taşınmazlarımiktar üzerinden (tapu kaydı miktarına itibar edilerek veya iktisap tarihindeki zilyetlik esaslarınca belirlenen miktar üzerinden) edinilen taşınmazlar olduğunun anlaşılması halinde,  düzeltme yalmayarak beyanlar hanesinde belirtme yapılma ve hükmen çözüm yoluna gidebilecekleri hususunda ilgili taşınmaz maliki ve maliye kuruluşuna duyuruda bulunulmalıdır.

Ayrıca belgesiz (senetsiz) olarak edinilen taşınmazlarda yapılacak düzeltmelerde, iktisap tarihindeki zilyetlikten edinilebilecek azami miktar ılmamalıdır. Böyle bir durumla karşılaşılması halinde, ilgililerine düzeltmenin hükmen yapılabileceği konusunda yazılı bilgi verilmelidir.

Orijinal ölçü değerlerinden veya paftasından anan koordinatlarla yüzölçümü kontrollerinde grafik yöntemle yalan yüzölçümü hesaplamalandaki yanılma sınırları dikkate alınmalıdır.
27.08.1999 tarih 1999/1 sayılı genelge eki yönergenin 5. maddesinde, orijinal ölçü değerlerinden elde edilen koordinatların geçici sayısal değerler olduğu ve geçici sayısal değerlerden   yüzölçümü   hesaplanması   halinde   grafik   yöntemle   yalan   yüzölçümü

hesaplamalandaki tecvizlerin dikkate alınacağı belirtilmekte ve buradan geçici sayısal değerlerle hesaplanan yüzölçümünün yanılma sınırı içerisinde kalması halinde doğru kabul edileceği ve düzeltmeye gerek olmadığı anlaşılmaktadır.

2014/3(1458) ve 2010/22 (2010/22(1994/5)) sayılı genelgeler ile Kadastro Kanununun 41/1. maddesine göre yapılan düzeltme işlemlerinde düzenlenen raporlarda aşıdaki hususlar belirtilmelidir:


—       Parselin ne şekilde oluştuğu (kadastro, mahkeme kararı, imar, ifraz, idari yoldan tescil, kamulaştırma vs.)
—      Ölçü yönteminin ne olduğu, koordinatların ne şekilde hesaplandığı,
—        Kadastro  parsellerinde  tespit  tutanakları  incelenmek  suretiyle  tespitin  neye dayanılarak yapıldığı, tespitin miktara dayalı olup olmadığı, tapu kaydına dayalı veya zilyetlikten tespitlerde miktar fazlası kesilip kesilmediği, (miktara itibar edilerek edinilen taşınmazlardaki yüzölçüm hatalarında düzeltme yapılmaz ve 41. Madde Uygulama Yönetmeliğinin 9. maddesine göre işlem yapılır.)
—       Belgesiz (senetsiz) olarak edinilen tınmazlarda yapılacak düzeltmelerde, iktisap tarihindeki zilyetlikten edinilebilecek azammiktarın aşılmadığı,
—        Mahkem kararı  ile  oluşmuş  parsellerde,  düzeltmenin  mahkem hükmünü etkilemediği,
—        Diğer  kam kurum  ve  kuruluşları  tarafından  yapılan  haritalar  ile  oluşmuş parsellerde, hatanın haritanın düzenlemamaçları değiştirmediği ve haritayı esastan etkilemediği,
—       Zemin,  sınırlandırm krokisi,  ölçü  krokisi  ve  pafta  karşılaştırılmak  suretiyle;
sınırlandırma, ölçü, hesaplama veya tersimat hatasının bulunup bulunmadığı,
—       Zemin esas anarak yapılacak düzeltmelerde, taşınmaz sınırlarında, kadastrodan sonra  eylemli  bir  değişiklik  olmadığının  ve  yüzölçümündeki  artışın  komşu parsellere el atmaktan kaynaklanmadığının belge veya beyanlarla tespit edildiği,
—        zölçümü  hesaplam hatalarında,  hatanı yanılm sınırı  içerisind kalıp kalmadığı, yüzölçümündeki farklılığın yazım yanşlıklandan kaynaklanıp kaynaklanmadığı,
—      Hatanın kaynağının ne olduğu ve yaygın olup olmadığı,
—                 Sınırlandırm hatalarında,  47/N  yönetmeliğinin  8.  maddesinin  hangi  bendinin kapsamında kaldığı.
   47/N yönetmelik
Sınırlandırma hataları
             MADDE 8 – (1) Kadastro sırasında veya sonrasında yapılan işlemlerle geometrik durumu kesinleşmiş olan taşınmazlarda ölçü, tersimat ve hesaplama hataları dışında kalan;
             a) Taşınmaza kadastro sırasında uygulanan kayıt sınırlarının sabit sınır niteliğinde olması ve halen zeminde mevcut olmasına karşın buna aykırı sınırlandırma yapılmış olduğunun,
             b) Arazide değişmeyen sınır olduğunu gösteren demiryolu, kanalet, yol ve benzeri gibi değişmeyen ve sabit sınır niteliğinde olduğunu kesin olarak gösteren yapı ve tesisler bulunduğu ve bu yapı ve tesisler krokisinde gösterilmiş olduğu halde, ölçü yapılırken bu sınırlara uyulmamış olduğunun,
             c) Kadastro öncesine ait tapu krokisine aykırı olarak ya da hatalı kroki ve plân esas alınarak, sınırlandırma hatası yapılmış olduğunun,
             ç) Parsel cephe hattında kırıklar bulunduğu halde düz geçirilmiş ya da düz olduğu halde kırık noktalı geçirilmiş olduğunun,
             d) Birbirine sınır olması gereken taşınmazlar arasında binmeler ya da boşluklar olduğunun,
             e) Fotogrametrik haritalara dayalı kadastro çalışmalarında, parsel sınırı teşkil etmeyen çizgiler esas alınarak sınırlandırma yapılmış olduğunun,
             anlaşılması halinde sınırlandırma hataları düzeltilir.
             (2) Sınırlandırmadan kaynaklanan bir hata bulunup bulunmadığı; tescilli belgeleri, varsa tespit tarihinden önce üretilmiş hava fotoğrafı, fotogrametrik harita gibi haritalar ile yararlanılabilecek diğer bilgi ve belgeler üzerinde zeminde ve büroda gerekli inceleme ve araştırmalar yapılmak suretiyle belirlenir.
             (3) Gerektiğinde kadastrodan sonra sınır değişikliği olup olmadığı hususu, geçerli bir belge, muhtar ve mahalli bilirkişi beyanları ile tespit edilir.
             (4) Sınırlandırma hatalarına yönelik yapılacak düzeltmelerde, yeni bir parsel oluşturulmaz.
             (5) Yapılacak inceleme sonucu düzenlenecek rapor doğrultusunda, sınırlandırma hatası tespit edilememesi halinde, düzeltme yapılamayacağına dair talepte bulunan taşınmaz maliklerine bilgi verilir.
             Tapu kaydı miktarına göre veya zilyetlik esaslarınca edinilen taşınmazlardaki yüzölçümü hataları ve miktar fazlalıkları
             MADDE 9 – (1) Tapu kaydı miktarına göre veya iktisap tarihindeki zilyetlik esaslarınca miktar üzerinden edinilerek sınırlandırılmış taşınmazlarda tescilli duruma göre yüzölçüm hataları ve miktar fazlalıkları tespit edilmesi halinde, beyanlar hanesinde belirtme yapılır ve hükmen çözüm yoluna gidebilecekleri hususunda ilgili taşınmaz maliki ve maliye kuruluşuna duyuruda bulunulur.



Ayrıca rapora, mevcut hatalı durum ile düzeltme sonrası olacak durumu gösterir krokilerin eklenmesi ve raporun kontrol mühendisi, kontrol memuru veya kadastro üyesi ile kadastro teknisyeninden oluşturulan  en az üç görevli tarafından imzalanmış olması gerekir.

Rapor ve kroki, kadastro müdürünce onaylanmalıdır. Kadastro müdürünce onaylanan rapor ve kroki, bir yazıyla düzeltmeden etkilenen parsellerin kayıt malikleri ile düzeltmeden etkilenen hak sahiplerine 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre tebliğ edilmelidir. Tebliğ sadece kayıt maliklerine değil aynı zamanda diğer hak sahiplerine de yapılmalıdır. Bu nedenle
41. madde uygulamalarında, tapu sicil müdürlüğünden güncel tapu kaydı istenerek tüm ayni ve şahsi hak sahiplerine tebligat çıkarılmalıdır. Tebligatta,  tebl tarihinden başlayan otuz gün içinde düzeltmenin kaldırılması için ilgili sulh hukuk mahkemesinde dava açılmadığı takdirde düzeltmenin kesinleceği belirtilir.

Yanılm sınırı  içindeki  yüzölçüm  farklanı resen  düzeltilmesinde,     parsellerin  kayımalikleri ve diğer hak sahiplerine tebligat yapılmaz. Aynı şekilde düzeltmeden etkilenmeyen komşu parseller ile parselin önceki malikleri ve diğer hak sahiplerine de tebligat yapılmasına gerek yoktur.

2-) KARŞILAŞILAN SORUNLAR, ELEŞTİRİ VE ÖNERİLER

2.1  Teknik  Hataları zeltilmesinde  İlgililerinin  Muvafakat Halinde  30  Günlük
Sürenin Beklenmesine Gerek Olup Olmadığı Hususu

3402 sayılı Kanun’un 41. maddesi kapsamındaki teknik hatalar, ilgililere tebligat yapıldıktan sonra 30 günlük süre içerisinde Sulh Hukuk Mahkemesinde dava açılmadığı belirlendikten sonra düzeltilmelidir. 30 günlük sürenin beklenmesi  41. Madde Uygulama Yönetmeliğinin 12. maddesinin amir hükmü gereğidir. Bu nedenle  şu durumdaki tüze gereği, hatadan etkilenen tüm ilgililer muvafakat etse dahi, 30 günlük süre geçip dava ılmadığı belirlenmeden düzeltme işlemi kesinleştirilmemelidir.

Ancak, düzeltmeden etkilenen kayımalikleri ile diğer hak sahiplerinin düzeltme işlemine itiraz etmeyeceğini yazılı olarak bildirmelerine rmen, 30 günlük sürenin beklenmesi, süresi içerisinde itiraz edilmeyeceği Kadastro Müdürlüğünce bilinmesine rağmen, Sulh Hukuk Mahkemelerine yazı yazılarak dava açılıp açılmadığının sorulması, mahkemeden gelecek yazının beklenmesi ve gelecek yazıya istinaden tescil bildirimi düzenlenerek lemait evrakların tapu sicil müdürlüğüne gönderilmesi boşuna zaman kaybına neden olmaktadır.

Bu nedenle, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 41. maddesi kapsamında yapılan düzeltmişlemlerinde,   düzeltmeden   etkilenen   parsel   malikleri   ile   düzeltmeden   etkilenen   hak sahiplerinin 30 günlük süre içerisinde dava açmayacağını yazılı olarak bildirmeleri halinde, düzeltme kesinleştirilerek işlemle ilgili evrakların tapu sicil müdürlülüğüne gönderilmesi ve böylece tescilin yapılmasının uygun olacağı kanısındayız.

Bu konuda, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün de birbiriyle çelen kararla mevcuttur. Örneğin, Genel Müdürlük Fen Dairesi Başkanğının 02.07.1996 tarih 643 sayılı talimanın
2/c-2 maddesinde, hatadan etkilenen parsemalikleri ile diğer hak sahiplerinin dava açmayacağı bildirmeleri halinde 30 günlük süreyi beklemeye gerek olmadığı bildirilmiştir. Aynı Dairenin 01.09.2009 tarih 2171 sayılı muktezasında; 30 günlük sürenin beklenmesine gerek olmadan düzeltme işleminin yapılabileceğine dair ayrıca bir düzenleme bulunmadığından bahisle 30 günlük sürenin beklenmesinin gerektiği belirtilmiştir.

İdari basitleştirme, kırtasiyeciliğin ve bürokrasinin önlenmesi çalışmaları kapsamında, teknik hataların   düzeltilmesi   işlemlerinde,   hatadan   etkilenen   parsel   malikleri   ile   diğer   hak sahiplerinin dava mayacağını yazılı olarak bildirmeleri halinde 30 günlük süreyi beklemeye gerek olmadan düzeltmenin kesinltirilmesi yönünde 41. madde uygulama yönetmeliğinin
10,   11   ve   12.   maddelerinde   gerekli   değişikliklerin   yapılmasının   yerinde   olacağı
değerlendirilmektedir. Bu kolayğın sağlanabilmesi için, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun
41/1. maddesinde değişiklik gerekip gerekmeyeceği hususu da değerlendirilmeli gerekirse kanunda da değişiklik yapılması düşünülmelidir.

2.2 Teknik Hatalan Düzeltilmesinde Tebligat Sorunu

41. madde uygulamalarında taşınmazların çok maliki bulunması, bunlardan bir kısmının yurt dışında ikamet etmesi, bu maliklerin tapuda kayıtlı ad ve soyadlarında yanşk bulunmasımalikler  ile  diğer  hak  sahiplerinin  vatandaşlı numaralana  ulaşılamaması  veya  bazı ilgililerin vatandaşk numaralarının bulunmadığı için adres tespitlerinin yapılamaması gibi nedenlerle yapılan düzeltme işlemleri ilgililerine tebliğ edilememektedir. İlanen tebliğ ise oldukça masraflı olduğundan yapılamamaktadır.

Bu nedenlerle, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 41/1. maddesinde değişiklik yapılarak, ilgililerinin muvafakat verdi haller dışında kalan düzeltme işlemleri sonuçlarının, (pkı Kadastro HaritalarınıSayısallaştırılması Hakkında Yönetmelik’in 19. maddesinde öngörülen askı ilanı gibi) belirli bir süre askı ilanı ile tüm ilgililere tebl edilm sayılması hususunda kanun değikliği çalışmalarınıblatılması, böylece kadastro müdürlüklerinin bu konuda karşılaşğı büyük bir güçlüğün önlenmesi oldukça yerinde olacakr.

2.3 Miktar Üzerinden Edinilen Taşınmazlardaki Hatanın Ancak Mahkeme Kararıyla
zeltilebilmesi Sorunu

Tapu kaydı miktarına göre veya iktisap tarihindeki zilyetlik esaslarınca miktar üzerinden edinilerek sınırlandırılmış tınmazlarda tescilli duruma göre yüzölçüm hatalarını(miktar fazlalıkları ve eksikliklerinin) 41. madde uygulama yönetmeliğinde hükmen çözülmesi gerektiği yolundaki hüküm, taşınmazlardaki yüzölçüm hatalarının düzeltilmesi konusunda çözümsüzlük üretmekte ve uygulamada darboğazlayaratmaktadır.

Şöyle ki,  miktar  üzerinden  edinilen  taşınmazlardaki  miktar  fazlağı  veya  eksikliği  tespit edilmesi   ve   beyanlar   hanesinde   belirtme   yapılmasından   sonra   ilgilisinin   ve   maliye kuruluşunun dava maması durumunda taşınmazların alanları hatalı olarak kalmakta ve düzeltilememektedir. Bu şekilde belirtme yapılan taşınmazlar daha sonra imar uygulaması, kamulaşrma, toplulaştırma gibi işlemlerde konu olması durumunda hatalı yüzölçümleri düzeltilmeden bu tüişlemlere başlanılamamaktadır. Zira bu çalışmalarda yüzölçümleri üzerinden belirli kesinti ve dağıtım ölçütleri belirlenmektedir. Dolayısıyla yapılan işlemler kanma noktasına gelmektedir.

2007’ye göre miktar üzerinden edinilen taşınmazlarda idari yoldan hata düzeltilmelidir. Tespit tutanağının “edinme sebebi bölümünde miktar fazlasın kesimi konusunda yapılan belirtim ile taşınmazın hukuki sınırları çizilm olacaktır. Ancak tescili yüzölçüm miktarı ile hukuki durum aranda bir çelişki bulunmaktadır. Fakat paftandaki durum hukuki durumu göstermemektedir. Yapılacak iş; pafta ile zemin uyuyor diye paftasından  bulunacak  yüzölçüm  miktarı  esas  alını düzeltm yapmak  değil  ta tersine tescilli yüzölçüm esas alınarak paftanın uygun hale getirilmesi şeklinde olacaktır. Bu da; miktar fazlası gayri sabit sınır tarafında bırakılmak suretiyle ve de miktar fazlasının kesilmiş halinin paftasına işlenmesi şeklinde olacaktır.

Sonuç olarak, tapu kaydı miktarına göre veya iktisap tarihindeki zilyetlik esaslarınca miktar üzerinden   edinilerek  sınırlandırılmış   tınmazlarda   tescilli   duruma   göre   ortaya   çıkan yüzölçüm hataları ve miktar fazlalıkları, idari yoldan düzeltilmeli, miktar artışına ve eksilmesine göre kişiler ile hazine lehine veya aleyhine yeni parseller oluşturulabilmeli ve bu şekilde idari olarak yapılan düzeltme işlemi maliye kuruluşu ve ilgililerine tebliğ edilmelidir. Süresi içerisinde dava açılmadığı takdirde yapılan düzeltme işlemi kesinleştirilmelidir.


Bu husus, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’na aykırı olmamakla birlikte, Kanun’un 14, 20 ve 21. maddelerinin amir hükmü gereğidir. 41. Madde Uygulama Yönetmeliğinin 9. ve 8/4. maddelerinde değişiklik yapılarak, miktara itibar edilerek iktisap edilen taşınmazlardaki yüzölçüm hataları idari olarak düzeltilmesine olanak sağlanmalıdır.

2.4 1999/1 Sayılı Genelge Kapsamında Düzeltme Yapılıp Yapılamayacağı Konusu

Pafta zemin uyumu bulunan parsellerde, taşınmazlan köşe koordinatlandan hesaplanan yüzölçümü ile tescilli yüzölçümü arasında yanılma sınırı aşan farklar bulunması halinde;
2010/22(1994/5) sayılı genelge eki yönergeye göre ilgililerin muvafakati alınarak ve bu genelgeye göre rapor düzenlenerek hata giderilebilmektedir.


Bu genelgedeki hükme benzer bir düzenleme, 27.08.1999 tarih 1999/1 sayılı genelge eki yönergede yapılmışr. Genelgenin 16. maddesiyle, sayısallaşrma işlemleri sonucunda, iyileştirilmiş değerlere göre elde edilen yüzölçümlerinin ilgilisinin muvafakat etmesi halinde düzeltilmesi öngörülmüştür. Ancak 1999/1 sayılı genelgeden sonra, 24.11.2006 tarih 26356 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren Kadastro Haritalarının Sayısallaştırması Hakkında Yönetmelik’in 19. maddesiyle sonuçların askı ilanı ile duyurularak kesinltirilmesi ön görüldüğünden ilgililerinden muvafakat alınarak düzeltme yapılabileceğini öngören 1999/1 sayılı genelgenin 16. maddesinin uygulama olanağı kalmamışr.


Öte yandan; 1999/1 sayılı genelgenin uygulaması ve yürürlülüğü konusunda tartışmalar bulunmaktadır. Kadastro Haritalanın Sayısallaştırılması Hakkında Yönetmeliğin 24 Kasım
2006 tarih 26356 sayılı Resmi Gazetede yamlanıp yürürlüğe girmesinden sonra 1999/1 sayılı genelge eki yönergenin uygulama imnı kalmamıştır. Bu nedenle 1999/1 sayılı genelge yürürlükten kaldırılmalıdır. Gereksinim duyulması halinde ise, Yönetmeliğe uygun yeni bir iç düzenleme yapılması uygun olacakr.

2.5 Yanılma Sınırı İçerisindeki Yüzölçüm Düzeltmeleri

Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Fen Dairesi Başkanğının 18.03.2010 tarih 843 sayılı Bölgelerarası talimatında; 08.03.2010 tarih 205 no’lu Merkez İnceleme Kurulu kararına atfen, Kadastro Müdürlükleri tarafından yerine getirilen talebe bağlı işlemler ile dişiklik ve kontrollük hizmetlerinde ortaya çıkan ve sınırlarında eylemli bir değişikliği bulunmayan yalnızca hesaplama yöntemlerinden kaynaklanan yanılma sınırları içerisinde kalan tınmazlan yüzölçüm farklarında; ilgilisinin muvafakati alındığı takdirde yüzölçüm düzeltmesinin yapılması belirtilmiştir.

Oysa; 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 2005 yılında 5304 sayılı yasa ile değiştirilen 41/2. maddesinde, değişiklik işlemleri sırasında ortaya çıkan yüzölçümü farklılıklarından yanılma sınırı içinde olanların re’sen düzeltilmesine kadastro müdürlüklerinin yetkili olduğu belirtilmiştir.  Bu maddeye dayanılarak çıkarılan 47/N yönetmeliğinin 7. maddesinde yanılma sınırı içindeki yüzölçüm farklıklanın resen düzeltilerek, ilgili belgelerinde sterilmesi ve tapu sicilinde gerekli düzeltmişlemlerinin yapılması benimsenmiş ve aynı yönetmeliğin 10. maddesinde de, resen düzeltme yapılan parsel malikleri ve diğer hak sahiplerine tebligat yapılmaması ön görülmüştür.

Görüldüğü gibi, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 41. maddesi ve bu maddeye göre çıkarılan yönetmelikte yanılma sını içerisindeki yüzölçüm farklarının resen düzeltilmesi konusunda

kadastro müdürlüklerine yetki verildiği halde; Fen Dairesi Başkanğının yukada bahsedilen talimatında, bu yetkinin sınırlandırılarak ancak ilgililerinden muvafakat alınması halinde düzeltme yapılabileceği belirtilmiştir.

Bu haliyle, Fen Dairesi Başkanğının 18.03.2010 tarih 843 sayılı Bölgelerarası talima3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 41/2. maddesi ile 47/N Yönetmeliğinin 7. ve 10. maddelerine aykırıdır. Ayrıca bu talimatın b fıkrası ile , yola terk işlemi için yanılmsını dahilindeki yüzölçüm farklıklarının ark yola verilmeyip resen düzeltilmesini öngören 08.10.2008 tarih
1742-1763 sayılı talimatın aksine bir uygulama getirilmesine rağmen söz konusu 1742-1763 sayılı talimat yürürlülükten kaldırılmamışr. Bu nedenle yola terk işlemine konu parsellerin yanılma sını içindeki alan hatalarının düzeltilmesiyle ilgili birbiriyle çelişen iki adet talimat mer’i hale gelmiştir.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 1027. maddesine göre, ilgililerin zası ya da mahkeme kararı olmadıkça tapu sicilinde düzeltme yapılamamaktadır. Bu haliyle Türk Medeni Kanunu’nun 1027. maddesi ile 3402 salı Kadastro Kanunu’nun 41/2. maddesinin çeliştiği söylenebilirse de bu değerlendirme doğru değildir.

Şöyle ki; özel bir yasa olan Kadastro Kanununda bir hüküm var iken, genel bir yasa olan Türk Medeni Kanunu’na değer verilmemelidir. Gerek Medeni Kanun uygulamalarına gerekse de kanunların tarihsel yorumuna bakıldığında, Türk Medeni Kanunu 1 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe girmiş, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 41/2. maddesi ise,  22.02.2005 tarihinde yürürlüğe  girmiştir.  Kanun  koyucu  uygulamadaki  bazı  kıntıları  gidermek  adına,  2005 yılında, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’na yanılma sınırı içerisindeki hataların resen düzeltilebileceğine ilişkin bir hüküm koymuş ve bu konuda yetkiyi kadastro müdürlüklerine vermiştir. Genel bir yasa olan Türk Medeni Kanunu’nun yürürlük tarihinden sonra çıkarılan bu özel yasa hükmüne (3402 sayılı Kanun’un 41/2. maddesine) değer verilmeli ancak özel yasada hüküm bulunmayan hallerde Türk Medeni Kanunu’na balmalıdır.

Öte yandan, söz konusu Bölgelerarası talimat ile getirilen yüzölçümü kontrolü ve düzeltme yöntemi, 16 yıl öncesine dönüş niteliğindedir. Çünkü 2010/22(1994/5) no’lu genelge ile getirilen koordinatlarla yüzölçümü kontrolü, yasal altyapı olmamasına rağmen cesaretli bir şekilde teknolojinin gereği olarak sayısal yüzölçümünün tescilini öngörmekteydi. 3402 sayılı yasanın
41. maddesi değiştirilerek yanılma sınırı içerisindeki yüzölçümü hatalarının idarece resen düzeltilebileceği hükmü getirilerek sayısal yüzölçümünün tescil edilmesi için yasal altyapı da oluşturulmuşken yeni oluşan parsellerde yüzölçümü düzeltmesini malikin muvafakatine bağlamak anlaşılabilir gibi değildir. (YAKAR ve SARI, 2010)

Parselasyon, köy yerleşim haritala vb. resen yapılan haritaların yapımında kesinleşip idaremize gelen uygulamalarda, uygulamaya giren parsellerde yapılan yanılmsınırı içersindeki yüzölçüm düzeltmelerin problem yarattığı düşünülse de, idarelerce resen yapılan ve kesinleştikten sonra idaremize gönderilen uygulamalarda yanılma sınırı içerisindeki yüzölçüm farklarının resen düzeltilmesi uygulamaların bütünlüğünü bozacağından bu tür uygulamalarda resen düzeltme yapılması uygun görülmemektedir. Nitekim, İmar Kanununun
18. Maddesi Uyarınca Yapılacak Arazi ve Arsa Düzenlemesi İle İlgili Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 27. maddesinde düzenlemeye giren tüm kadastro parsellerinin yüzölçümleri hesaplanarak tescilli yüzölçümleri ile kaıltırılacağı ve aradaki farkın anılma sınırından küçük olması durumunda tescilli yüzölçümlerinin esas alınacağı hüküm altına anmışr. Bu kural, resen yalan diğer uygulamalarda örnek anarak işlemlere tapu yüzölçümleri esas anarak yön verilmelidir. Ancak ayırma ve yola terk işlemlerinde yeni oluşan parsellerin

yüzölçümleri sasal olarak hesaplanabildiği halde bu parsellere ölen ana parselin hatalarını yansıtmak uygun değildir. Bu bakımdan bu işlemler sırasında ana pareseldeki yanılma sınırı içindeki yüzölçüm farklığı resen giderildikten sonra ifraz veya yola terk işlemi yapılmalı ve bu suretle oluşan yeni parsellerin kesin koordinatlarına göre hesaplanan net sayısal alanları ile tapu siciline tescili sağlanmalıdır. (YAKAR ve SARI, 2010)

Diğer taraftan tescile tabi olmayan değişiklik işlemleri sırasında yanılma sını içerisindeki hataların  düzeltilip  düzeltilmeyeceği  de  sorun  oluşturmaktadır.  Kanımızca  tescile  tabi olmayan ve kadastro müdürlüğünde başlayıp sonlandırılan işlemler sırasında yanılmsınırı içindeki hataların düzeltilmesine gerek yoktur. 3402 sayılı Kanun’un 41/2. maddesi “değişiklik” işlemlerinden bahsetmektedir. Aplikasyon, plan örneği ve yer gösterme işlemlerinde tapu sicilinde ve kadastro haritasında herhangi bir değişiklik meydana gelmemektedir. Her ne kadar bu işlemlerle ilgili esaslar, 2010/4 sayılı talebe bağlı olarak yapılan  değişiklik  işlemleri  hakkında  genelgede  düzenlenmişse  de  bu  işlemlerin  teknik işlemler olduğu ancak değişiklik işlemi olarak nitelendirilemeyeceği düşüncesindeyiz. Ayrıca tescile konu olan değişiklik işlemlerinde (cins değişikliği, birleştirme ve irtifak hakkı tesisi işlemlerinde) de kesin (iyileştirilmiş) koordinatların elde edilmediği durumlarda yanılmsınırı içindeki yüzölçüm farklıklarının düzeltilmemesi gerektiği kanısındayız. Zira tapu sicilindeki kayıtlı  yüzölçümlerinin  kesin  koordinatlara  göre  hesaplanan  net  sayısal  alanlar  olması gerektiği kuşkusuzdur.

Bu   değerlendirmeler   ışığında,   kadastro   müdürlüklerinin   3402   sayılı   Kanun’un   41. maddesinden aldığı yanılma sını içindeki yüzölçüm hatalarını resen düzeltme olanağı kısıtlanmamalıdır. Gerek 3402 salı Kadastro Kanunu’nun 41/2. maddesine ve gerekse de
47/N Yönetmeliğinin 7. ve 10. maddelerine aykırı olan ve hukuki dayanağı bulunmayan Fen Dairesi Başkanğının 18.03.2010 tarih 843 sayılı Bölgelerarası talimatının yeniden gözden geçirilmesi uygun olacaktır.

2.6 Teknik Hatalarda Hazinenin Sorumluluğu Konusu

Teknik hatalarda hazinenin sorumluluğu konusu tartışmalı bir husustur. KOÇAK ve BEYAZ,
2002’ye göre; teknik hatalar nedeniyle Türk Medeni Kanunu’nun 1007. maddesi kapsamında hazine sorumluluğu dmaz. Kadastro sırasında ve sonranda yapılan ölçü, nırlandırma, tersimat ve hesap hatalarının ilgililerin talebiyle ya da resen idarece veya mahkeme kararıyla düzeltilmesi olanı bulunmaktadır. Bu tip hatalar dolayısıyla bir zarar doğmuşsa, zarar gören şahıs, Borçlar Yasası gereğince ya kusurlu görülen kişilere haksıfiil hümlerine göre ya da hatadan faydalanan kişi aleyhine sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre dava açarak zararını tazmin edebilir.

KOÇAK ve BEYAZ, 2002’nin bu görüşüne göre; satın aldığı bir taşınmazda teknik bir hatadan dolayı zarara uğrayan şahıs, zararı TMK 1007 kapsamında hazineden talep edemez. Taşınmazı aldığı kişi aleyhine nedensiz zenginleşme hükümleri göre dava açabilir ya da tınmazda teknik hataya sebebiyet veren görevliler aleyhine haksız fiil hükümlerine göre tazminat davası açabilir. Bu davalar da, Borçlar Kanununun 60. maddesinde belirtilen 1 ve 10 yıllık zaman aşımına tabidir.

Ancak kanımızca, tapu kütüğündeki tescile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka aynî hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunacağından, üçüncü şahısların teknik hataları dolayısıyla karşılaşacağı zarardan dolayı hazinenin sorumluluğu doğabilecektir. Bilindiği gibi, TMK 1007 kapsamında, tapu sicilinin tutulmasından kaynaklanan zararlardan

devlet sorumlu olmaktadır. Doktrinde arz üzerinde tespit edilen sınırların plana geçirilmesi de sicil tutma olarak nitelenmektedir.

Plan tapu sicilinin ana sicillerinden ve esaslı unsurlarından biridir. Dolayısıyla planın oluşumunda ve tutulmasından kaynaklanan zararlardan devlet sorumlu olacaktır. Plan ile tapu sicili tam bir uyum içersinde olmalıdır. Bu ilke tapu sicilinin güvenilirliği ve aleniyetinin bir sonucudur.

(SİRMEN, 1999)’a göre, aret edilip, ölçülmüş sınırların plana geçirilmesi sicil tutma niteliğinde  bir  görev  olduğundan,  plana  geçirm sırasında  yapılan  yanlışklardan  dolayı devlet Medeni Kanun 917’ye (yeni 1007’ye) göre, sorumlu olur. Arz üzerinde tespit edilen sınırların plana geçirilmesi de sicil tutma olarak nitelendiğine göre; yalnız tapu sicil müdür ve memurları değil, aynı örgüt içinde, planları yapan fen memurları da doğrudan doğruya sicil tutmfaaliyetiyle görevlendirilmiş olmaktadır.

Öte yandan; kadastro haritaları kamusal (resmi) bir ölçüme dayanmaktadır. Borçlar Yasasının
215.  maddesine  göre,  satım senedinde  yazılı  ölçü  miktandan  satıcı,  ancak  kamusal  bir ölçüme dayanmayan durumlarda sorumludur. (KÖKTÜRK, 2009) Yartayın istikrar bulmuş kararları bu yöndedir. Bu değerlendirmeye göre, sacı tınmazın sam sözleşmesinde yani resmi  senette  özel  bir  hükümle  taahhüt  altına  girmemişse,  sonradan  ortaya  çıkan  teknik hatalar dolayısıyla zarardan sorumlu olmamaktadır. Dolayısıyla teknik bir hatası bulunan tınmazı san alan iyi niyetli üçüncü şahıs, bu hatadan kaynaklanan zararının tazminini tınmazı  aldığı  satıcıya  yönlendirememektedir.  Bu  durumda,  taşınmazı  sa alan  kişi zaranı TMK’nın 1007. maddesi kapsamında hazineden talep edebilecektir. Hazine de bu zara, teknik hataya sebebiyet veren görevlilere kusurları oranında rücu edebilecektir.

3-)  SONUÇ

Kadastroda teknik hataların düzeltilmesi ve yüzölçüm düzeltmelerinin ayrı bir düzenleme içerisinde, uygulamadaki sıkıntılar da göz önüne alınarak ele alınması, talebe bağlı teknik işlemleri ile kontrollük işlemlerinin belirlenen bu esaslara göre yürütülmesinin bir gereksinim olduğu düşünülmektedir. Bu bamdan, uygulacılar ile kamu kurum ve kuruluşlarının da önerileri dikkate anarak yeni düzenlemelerin hayata geçirilmesi yerinde olacaktır.


Gökhan BAŞKAN
Harita ve Kadastro Mühendisi

Hiç yorum yok :